Sermaye Piyasasında Bilgiye Dayalı Manipülasyon ve Tazminat Talebi

Giriş

Sermaye piyasası basit anlatımla ihraççı ile yatırımcı arasındaki bağlantıyı kurarak yatırımcıdan ihraççıya kaynak aktarımının sağlanmasına imkan veren bir yapıdır. Bu yapı içerisinde ihraççı, bireysel ve kurumsal yatırımcı, aracı kurumlar, borsa, Kamuyu Aydınlatma Platformu, Merkezi Kayıt Kuruluşu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gibi birçok unsur bulunmaktadır. Günümüzde ise, gerek sermaye piyasasına ilişkin olarak yapılan düzenlemelerle gerekse de internet ve mobil bankacılığın yaygınlaşması ile geniş kitleler sermaye piyasası araçları üzerinde varlıklarını değerlendirebilmektedir. Ülkemiz gibi yatırımcılık kültürünün çok gelişmediği ülkelerde, özellikle bireysel yatırımcılar sermaye piyasasını kolay ve hızlı para kazanma aracı olarak görmekte ve bu durum birtakım kişiler tarafından suiistimal edilebilmektedir.

Belirtilmelidir ki, sermaye piyasasında fiyatlar esas olarak arz-talep ilişkisi ile belirlense de, arz-talep ilişkisinin dışsal etkenlerden etkilendiği ve dışsal etkenlerin de genel itibariyle “bilgi” odaklı olduğu bilinen bir gerçektir. Günümüzde artan bir şekilde şahit olduğumuz üzere, bilginin fiyat oluşumuna etkisinin önemini bilen kimseler, sermaye piyasasına dair yeterli tecrübesi olmayan kimseleri yanlış bilgiler vermek suretiyle yanıltmakta ve bundan menfaat elde etmektedir. “Bilgiye Dayalı Manipülasyon” adı verilen bu davranış Sermaye Piyasası Kanunu’nun 107.maddesinin 2.fıkrasında öngörülmekle birlikte, bu yazımızda da bilgiye dayalı manipülasyon hususu detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Bilgiye Dayalı Manipülasyon

Sermaye Piyasası Kanunu’nun 107/2.maddesi “Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar” hükmünü havidir. Görüldüğü üzere, madde lafzına göre bilgiye dayalı manipülasyon fiilinin oluşması için bir kimsenin “yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi vermesi, söylenti çıkarması, haber vermesi, yorum yapması veya rapor hazırlaması veya bunları yayması”; bunu “sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek” amacıyla yapması ve bundan menfaat elde etmesi gerekmektedir. Bu madde lafzında yer alan şartların gerçekleşmesi ile, bilgiye dayalı manipülasyondan zarar görenler, bilgiye dayalı manipülasyonu gerçekleştiren kişinin hukuki ve cezai sorumluluğuna gidebilecektir.

Bilgiye Dayalı Manipülasyondan Doğan Hukuki Sorumluluk

Yukarıda açıklandığı üzere, ilgili madde kapsamındaki şartlar gerçekleştiği takdirde bilgiye dayalı manipülasyon fiilini gerçekleştirenler üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar. Söz konusu cezai sorumluluk başkaca bir yazımızda detaylı bir şekilde inceleme konusu yapılacaktır.  

Belirtilmelidir ki, bilgiye dayalı manipülasyondan zarar gören kimsenin bu fiili gerçekleştirenin haksız fiil sorumluluğuna ve aldatmadan kaynaklı sorumluluğuna gitmesi mümkündür. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 49.maddesi “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmünü havi iken; aynı Kanun’un 36/1.maddesi “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir” ve 36/2.maddesi “Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir” hükümlerini havidir.

Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Sorumluluk

Haksız fiil sorumluluğu açısından, hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve zarar ile fiil arasında nedensellik bağının bulunduğu ispat edilmelidir. Bu hususları ispatla yükümlü olan taraf zarar gören olmakla birlikte, zamanaşımı hususuna da dikkat edilmelidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 72.maddesine göre “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır” düzenlemesi yapılmaktadır. Bu doğrultuda bilgiye dayalı manipülasyon bir sermaye piyasası suçu olduğundan ceza uzatılmış zamanaşımının uygulanması da gündeme gelebilecektir.

Ancak haksız fiile dayanıldığı takdirde, hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve zarar ile fiil arasında nedensellik bağının ispatı, tazminat talebinde bulunan taraf için önem arz edecektir. Bu kapsamda, yatırımcının manipülasyon fiiline maruz kalmadan önceki malvarlığı ile manipülasyona maruz kaldıktan sonraki malvarlığı arasındaki fark oluşan zarar olarak değerlendirilebilecektir. Benzer şekilde manipülasyon sonucu yaşanılan kazanç kaybının da zarar değerlendirmesinde göz önünde bulundurulması mümkün olabilecektir.

Önemle belirtilmelidir ki, bilgiye dayalı manipülasyonu yapan ve bu fiile maruz kalan kimsenin niteliği de tazminatın belirlenmesinde önemli bir unsur olacaktır. Zira, sermaye piyasası alanında hiçbir yetkinliği olmadığı anlaşılan veya anlaşılması gereken bir kimsenin verdiği yanlış bilgiye dayanarak yatırım yapan bir iş insanının kendi uğradığı zararın doğmasında etkili olduğu ileri sürülebilecektir. Ne de olsa, Türk Borçlar Kanunu’nun 52.maddesinde, “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, bir fiilin bilgiye dayalı manipülasyon olarak nitelendirilmesi için bunu gerçekleştiren kişinin bir menfaat elde etmesi gerekmektedir. Burada “menfaat” ifadesinin kullanılması yerinde olmuştur. Zira, bilgiye dayalı manipülasyonu gerçekleştiren verdiği yanlış bilgi karşılığında bir ücret almış olabilir veya kendi verdiği bilgi neticesinde sermaye piyasası araçlarında gerçekleşen fiyat değişiminden yarar sağlamış olabilir.

Aldatma Hükümleri Kapsamında Sorumluluk

Yukarıda anlatıldığı üzere, sermaye piyasasında yatırım yapan kimseler kararlarını belirli bilgilere göre almaktadır. Öyle ki, “bilgi” sermaye piyasasında fiyatları belirleyen önemli unsurların başında gelmektedir. Bilgiye dayalı manipülasyonda da, manipülasyonu gerçekleştiren kişi yanlış bilgi vermek suretiyle piyasadaki fiyatları etkileyerek menfaat elde etmeye çalışmaktadır. Eş anlatımla, manipülatör bir kimseye yanlış bilgi vermek suretiyle onu gerçek durumu biliyor olsa idi almayacak olduğu belirli bir sermaye piyasası aracını almaya sevk etmekte, onun iradesini “aldatma” fiili ile sakatlamaktadır. Bilgiye dayalı manipülasyon ile bir kimsenin aldatılması ihraççı tarafından da gerçekleştirilebileceği gibi bir üçüncü kişi tarafından da gerçekleştirilmesi mümkündür. İhraççı tarafından gerçekleştirildiği halde yanılma esaslı olmasa bile aldatılan taraf sözleşme ile bağlı olmayacak iken; üçüncü kişinin aldatması halinde aldatılan ihraççının aldatmayı bilmesi veya bilebilecek durumda olması halinde sözleşme ile bağlı olmayacaktır. Türk Borçlar Kanunu’nun 39.maddesi uyarınca, aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl içinde aldatılan taraf sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmezse sözleşmeyi onamış sayılacaktır. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince sözleşme onanmış olsa da olmasa da tazminat hakkı devam edecektir. Bu açıklamalar ışığında bilgiye dayalı manipülasyonu gerçekleştiren tarafa culpa in contrahendo (sözleşme öncesi sorumluluk) sorumluluğuna dayanılarak borca aykırılık hükümleri kapsamında gidilebilecektir. Bu sayede, Türk Borçlar Kanunu’nun 112.maddesi uyarınca, “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür” düzenlemesi yapıldığından, zarara uğrayan değil bilgiye dayalı manipülasyonu gerçekleştiren ispat yükü altında kalacaktır. Ayrıca buradaki zamanaşımı aynı Kanunu’nun 146.maddesi uyarınca 10 yıl şeklinde uygulanacaktır.

Sonuç

Sermaye piyasasının düzenli ve etkin bir şekilde işlemesi bireysel ve kurumsal yatırımcıların sisteme olan güveni neticesinde mümkün olabilecek bir husustur. Kanun koyucu nazarında da, sistemin düzgün işleyebilmesi için piyasa dolandırıcılığı olarak nitelendirilen faaliyetler sermaye piyasası suçu sayılmış ve hapis cezası öngörülmüş durumdadır. Cezai sorumluluğun yanında zarar görenlerin manipülatörlerin hukuki sorumluluğuna giderek zararlarını tazmin etmesi büyük önem arz etmektedir. Özellikle günümüzde, bireysel yatırımcıların borsaya rağbetinin arttığı görülmekte ve buna paralel olarak belirli şahısların yanlış bilgiler vermek suretiyle yatırımcıların kararlarını etkilemeye çalıştığı görülmektedir. Her ne kadar manipülatörler için cezai ve hukuki sorumluluk söz konusu olsa da, ülkemizdeki yatırımcılık kültürünün gelişerek, hiç olmazsa yetkin olmayan bireysel yatırımcıların Sermaye Piyasası Kurulu tarafından denetlenen profesyonel aracı kuruluşlar vasıtasıyla yatırım yapmasının sağlanması gerekmektedir.

tr_TRTurkish