Giriş
Faiz hususu esas olarak Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmekle birlikte 3095 sayılı Kanun gibi birtakım düzenlemelerde de karşımıza çıkmaktadır. Faiz, “anapara” faizi ve “temerrüt” faizi olarak ayrılmakla birlikte, “anapara” faizi belirli bir süre para alacağından yoksun kalmanın karşılığı ve medeni getirisi olarak nitelendirilirken; temerrüt faizi belirli bir para borcunu süresinde ifa etmeme sebebiyle karşımıza çıkan bir tazminat olarak nitelendirilmektedir. Bu kapsamda, faiz oldukça geniş bir konu olduğundan, bu yazımızda taraflarca ihmal edilen veya eksik uygulanan temerrüt faizi hususu ve ticari işlerde temerrüt faizi konusu detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Faiz Borcunun Hukuki Niteliği
Faiz borçları asıl alacağın varlığına bağlı, ancak ondan ayrı olan bir yan edim niteliğindedir. Faiz alacağı anapara borcunun devam ediyor olması kaydıyla ayrı talep ve dava edilebilir. Bu cümleden de görüldüğü üzere, anapara borcunun zamanaşımına uğraması ile faiz borcu da zamanaşımına uğrayacak veya anapara borcu devredildiğinde faiz borcu da devredilmiş olacaktır. Ancak yine de, sona ermiş bir alacağın faizini talep etmek bu hakkın saklı tutulması kaydıyla veya anapara alacağı devredilirken faiz alacağını devretmemek taraflarca kararlaştırılmak şartıyla mümkün olabilecektir.
Temerrüt Faizinin Uygulanması Şartları
Temerrüt faizinin talep edilebilmesi için borcun ifa edilmemesi ve borçlunun temerrüde düşmüş olması gerekmektedir. Bu sebeple, temerrüt faizi ele alınmadan önce borçlu temerrüdünün şartları ele alınmalıdır. Öncelikle borçlunun muaccel hale gelmiş borcunu hukuka aykırı olarak yerine getirmemesi ve sonrasında borçlunun temerrüde düşmesi gerekmektedir. Borçlunun temerrüde düşmesi TBK m.117/1 hükmüne göre alacaklının ihtarı ile söz konusu olur. Ancak bazı hallerde alacaklının ihtarına gerek bulunmamaktadır. Alacaklının ihtarına gerek bulunmayan bazı önemli hallerin şu şekilde sıralanması yararlı olacaktır:
- Alacaklı ile borçlu tarafından borcun ifa edileceği gün yani bir vade belirlenmişse, borçlunun vadenin geçmesi ile temerrüde düşer.
- Taraflarca sözleşmede özel olarak bir bildirim usulü kararlaştırılmışsa, bu şekilde yapılan bildirimle de borçlu temerrüde düşer.
- Haksız fiilin gerçekleştiği tarihte de borçlu kendiliğinden kanunen temerrüde düşer.
- Borçlu alacaklıya borcunu açıkça ödemeyeceğini bildirmişse borçlu kendisine ihtar çekilmesine gerek bulunmaksızın temerrüde düşer.
Görüldüğü üzere, borçlunun temerrüde düşmesi için öncelikle borcun ifasının mümkün olması, alacağın muaccel, yani talep edilebilir olması ve ihtarın gerekli olmadığı haller saklı kalmak üzere alacaklının borçluya ihtarda bulunması gerekmektedir.
Temerrüdün Sonuçları
Bir para borcunu ödememek suretiyle temerrüde düşen borçlu TBK ve 3095 sayılı Kanun uyarınca temerrüde düştüğü tarihi izleyen günden itibaren anapara borcuna ek olarak temerrüt faizi ödemek zorunda kalır. Temerrüt faizi miktarı anaparaya uygulanacak oran üzerinden belirlenir ve taraflarca temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa, kanuni oranlara göre belirleme yapılır. Taraflarca belirlenecek faiz oranı da kanuni temerrüt faizi oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır. Diğer taraftan, temerrüt faizinin alınabilmesi için borçludan talep edilmesi gerekmektedir.
Ticari İşlerde Temerrüt Faizi
Ticari işlerde temerrüt faizi hususuna geçilmeden önce ticari işlerin neler olduğu kısaca ele alınmalıdır. Hangi işlerin ticari iş sayıldığı meselesi TTK m.3 ve m.19’da düzenlenmiş durumdadır. Buna göre, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen işler tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın veya işin ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari iş sayılmaktadır. Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olmasa da ticari işletmeyi ilgilendiren işler de ticari iş sayılmaktadır. Bunun yanında, ticari iş karinesi de önem arz etmektedir. Bu karineye göre, bir tacirin borçlarının ticari olması kuraldır. Tüzel kişi tacirlerde bu karinenin bir istisnası bulunmazken gerçek kişi tacirler açısında istisnalar söz konusu olabilmektedir. Yine bu hükümle bağlantılı olarak taraflardan biri için ticari sayılan bir iş diğer taraf için de ticari sayılmaktadır.
İşin ticari nitelikte olmasının önemli sonuçları vardır. Bu kapsamda, TTK m.8 uyarınca, taraflar ticari işlerde temerrüt faizi oranını serbestçe belirleyebilecektir. Taraflarca temerrüt faizi belirlenmemişse, faiz mevzuatına göre belirleme yapılacaktır. 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı sözleşme ile kararlaştırılmış olmasa bile talep edilebilecektir.
Altı çizilmelidir ki, ticari işler söz konusu olduğunda temerrüde ilişkin TTK m.1530 uygulaması önem arz etmektedir. Bu hükme göre, borcunu sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde yerine getirmeyen borçlunun ihtara gerek olmadan temerrüde düşeceği düzenlenmiştir. Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse de borçlunun fatura veya eşdeğer ödeme talebini aldığı tarihi takip eden otuz günün sonunda temerrüde düşeceği hükme bağlanmıştır. Temerrüt faizi ise sözleşmede belirlenmemişse Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenen faiz oranı uygulanacaktır. Bu oran 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’da öngörülen ticari işlere uygulanacak temerrüt faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır.
Sonuç
Görüldüğü üzere, kanun koyucu borçlunun borcunu kararlaştırılan zamanda yerine getirmemesi nedeniyle alacaklının alacağından mahrum kalması durumunda alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesini gözeterek temerrüt faizi düzenlemesini getirmiştir. Gerek vatandaşlar arası ilişkilerde gerekse de ticari ilişkilerde taraflarca temerrüt faizi hususunun ihmal edilmemesi ve eksik uygulanmaması hak kayıplarının önüne geçilmesi adına büyük önem arz etmektedir.