Kamulaştırma devletlerin egemenlik yetkisi dahilinde uyguladıkları, gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa altında güvence altına alınan mülkiyet haklarına yönelen etkili müdahalelerden bir tanesidir. Mülkiyet hakkı, Anayasa m.35’te “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde güvence altına alınırken AİHS 1 Nolu Ek Protokol m.1’de “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir” şeklinde güvence altına alınmıştır. Görüldüğü üzere, devletlerin egemenlik yetkisi dahilinde olsa da kamulaştırma yapmaları belirli şartlara bağlanmış durumdadır.
Bu kapsamda, ilgili AİHS maddesi uyarınca kamulaştırmanın kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak yapılması zorunludur. Kamulaştırma sırasında bu şartlara uyulmadığı takdirde, kişilerin mülkiyet hakları ihlal edilmiş olmakla birlikte idarenin kamulaştırma işlemi de hukuka aykırı olacaktır. Türk hukukunda da kamulaştırmaların yasal çerçeveye uygun olması adına 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu düzenlemesi bulunmaktadır. Bu Kanun’un “Amaç ve Kapsam” maddesi şu şekildedir:
Kamulaştırma Kanunu m.1:
“Bu Kanun; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzelkişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenler.”
Görüldüğü üzere, Kamulaştırma Kanunu, idarece yapılacak kamulaştırma işlemlerinin usul ve esaslarını detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Bu bağlamda Kamulaştırma Kanunu geniş kapsamlı bir Kanun olduğundan, bu yazıda kamu yararı kararını takiben gerçekleşecek süreç ve satın alma usulü çerçevesinde bir aşama olan uzlaşma uygulaması ile uzlaşma sağlanamaması halinde söz konusu olan dava yolu ele alınacaktır.
Kamu Yararı Kararı ve Takiben Gerçekleşecek Süreç
İdare yapmakla yükümlü bulunduğu kamu hizmetlerinin yürütülmesi adına gerekli olan taşınmaz malları kamu yararı gerekçesiyle kamulaştırabilmektedir. Bu doğrultuda, Kamulaştırma Kanunu’nun 5.maddesinde sayılan idari merciler, kamu yararı kararı vermektedir ve kamulaştırma süreci bu şekilde başlamaktadır. Bunu takiben Kanunu’nun 6.maddesinde kamu yararı kararının hangi mercilerin onayı ile tamamlanacağı düzenlenmiştir.
İlgili Kanun’un 7.maddesinde ise, satın alma usulüne geçilmeden yapılacak işlemler ve idari şerh hususları düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “İdare kamulaştırma kararı verdikten sonra kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesini kamulaştırmaya konu taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir” düzenlemesi yapılmıştır. Bu idari şerh, verildiği tarihten itibaren altı ay içinde kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, resen silinecektir.
Satın Alma Usulü ve Uzlaşma Uygulaması
Satın alma usulü Kamulaştırma Kanunu’nun 8.maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca “İdarelerin, bu Kanuna göre, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamaları esastır” denilmektedir. Görüldüğü üzere, idarelerin kamulaştırma kararı verdikten sonra satın alma usulünü öncelikle uygulamaları gerekmektedir. Satın alma usulü öncelikle uygulanmadığı zaman idarece yapılan kamulaştırma işlemi sakat bir işlem olacaktır. Bu doğrultuda satın alma usulünde takip edilecek süreç aşağıda ele alınacaktır.
Kamulaştırma kararı alındıktan sonra, idarece Kanun’da yer alan bedel tespit esasları çerçevesinde taşınmaz malın tahmini değerinin belirlenmesi üzere en az üç kişiden teşekkül edecek bir veya birden fazla kıymet takdiri komisyonu oluşturur. Ayrıca idare, tahmin edilen bedel üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak üzere kendi bünyesi içinden en az üç kişiden teşekkül eden bir veya birden fazla uzlaşma komisyonunu görevlendirir.
Bu aşamayı takiben kıymet takdiri komisyonunca belirlenen tahmini bedel belirtilmeksizin taşınmazın peşin, taksitle ve pazarlıkla satın alınması veya idareye ait başka bir taşınmazla trampa edilmesi isteği resmi taahhütlü bir yazıyla malike bildirilir. Malik veya yetkili temsilcisi tarafından, bu yazının tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde kamulaştırmaya konu taşınmaz malı pazarlıkla ve anlaşarak satma veya trampa isteği idareye bildirildiği takdirde, komisyonca belirlenen günde pazarlık görüşmeleri yapılır.
Tespit edilen tahminî değeri geçmemek üzere bedelde veya trampada anlaşmaya varılması hâlinde, yapılan bu anlaşmaya ilişkin bir tutanak düzenlenir ve bu tutanak tapuda idare adına yapılacak tescilin hukuki sebebi sayılır. Altını çizilmelidir ki, satın alma usulü uyarınca satın alınan veya trampa edilen taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır ve bu şekilde yapılan kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz.
Uzlaşma Sağlanamaması Halinde Takip Edilecek Dava Süreci
Anlaşma olmaması halinde ise, Kamulaştırma Kanunu’nun 10.maddesinde düzenlenen usul söz konusu olur. Bu usul kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili usulüdür. Bu usulde idare taşınmaz malın kamulaştırma işlemi çerçevesinde topladığı belgelerle birlikte taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine başvurur ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3.maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Bu şekilde görülecek davada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde, mahkemece atanan bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, Kanun’da yer alan kamulaştırma bedelinin tespiti esasları doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını on beş gün içinde mahkemeye sunar. Belirtilmelidir ki, uzlaşma komisyonunda taraflarca üzerinde görüşülen fiyatlar, dava aşamasında taraflar açısından bağlayıcı olmadığı gibi mahkemece taşınmazın değerinin belirlenmesinde de göz önüne alınmaz. Yargıtay’ın süregelen içtihatları da bu yöndedir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU, E. 2010/18-43 K. 2010/53 T. 3.2.2010:
“Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasa ile değişik 8. maddesi hükmü uyarınca kamulaştırmayı yapan idare ile mal sahibinin yapacakları pazarlık sonucu anlaşmaları halinde uzlaşacakları bedel üzerinden kamulaştırılan taşınmazın mülkiyetinin idareye devri mümkün ise de, anlaşma sağlanamaması veya varılan anlaşmaya rağmen tapuda ferağı verilmemesi durumunda aynı maddenin son fıkrasında öngörüldüğü üzere kamulaştırma bedelinin, 10. madde hükümleri çerçevesinde idarenin başvurusu üzerine mahkemece tespit edilmesi ve tespit edilen bu bedelin hak sahibine ödenmesi gerekir. Yasanın 8. maddesi çerçevesinde uzlaşma komisyonu ile taşınmaz sahibi arasında yapılacak pazarlıkta teklif edilen ve kabul edilen fiyatlar, taraflar yönünden bağlayıcı olmadığı gibi mahkemece taşınmazın değerinin belirlenmesinde gözetilecek bir ölçüt de değildir.”
Diğer taraftan, taşınmazı kamulaştırma işlemine konu olan hak sahiplerinin idari yargıda bu işleme karşı iptal davası açması da mümkündür. Ancak, kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde idari yargıda açılan dava asliye hukuk mahkemesinde görülen davada bekletici mesele yapılabilir.
Sonuç
Görüldüğü üzere, ülkemizde AİHS düzenlemesine paralel olarak kamulaştırma işlemlerinin kamu yararı gözetilerek yasal çerçevede yapılması anlayışı hakimdir. Bu doğrultuda Kamulaştırma Kanunu’nda kamulaştırma işlemlerinin usul ve esasları belirtilmiştir. Yazımızın konu edindiği kamulaştırmada uzlaşma uygulaması ise çağdaş hukuk devletlerinde görülen bir uygulama olup devlet ile özel hukuk kişilerini olabildiğince eşit konuma getirmektedir. Bu uygulama ile birlikte hak sahiplerine devletle pazarlık etme imkanı sunulmakta ve anlaşma sağlanamaması halinde tarafsız mahkemelerde çözüm imkanı sunulmaktadır.