Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastıyla Mevcut Eksiltme Suçu Hakkında Bilgi Notu

Giriş

Bilindiği üzere modern hukuk sistemlerinde kişinin para borcunu yerine getirmemesi sebebiyle hakkında hapis cezasına hükmedilmesi söz konusu değil ise de borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmesi suç sayılarak İcra İflas Kanunu’nun 331. maddesinde; “Alacaklıyı Zarara Uğratma Maksadıyla Mevcudunu Eksilten Borçluların Cezası” başlığı ile hüküm altına alınmıştır. Bu suç ile alacaklının alacak hakkının korunması amaçlanmakta olup; işbu yazımızda da söz konusu suç, ilgili kanun maddesi bağlamında detaylı şekilde ele alınacaktır.

1.     Suçun Unsurları

İcra İflas Kanunu’nun 331.maddesi; Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” hükmünü havidir. Söz konusu hükümden görüldüğü üzere seçimlik hareketli bu suçun işlenmesi için Borçlunun kanun maddesinde sayılan eylemlerden en az birini gerçekleştirmesi yeterli olup, söz konusu eylemler şu şekilde sıralanabilir;

·        Mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkarması

·        Mallarını telef etmesi veya kıymetten düşürmesi

·        Mallarını muvazaalı şekilde başkasının uhdesine geçirmesi

·        Gerçek olmayan borçları gerçek gibi göstererek malvarlığını eksiltmesi

Buna ek olarak iflas takibinden veya doğrudan doğruya iflas hallerinde iflas talebinden önce yukarıdaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu fiiller başka bir suç oluştursa dahi İİK m.331 hükmü uygulanacak olup, konkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinden önceki iki yıl içinde ya da konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra yukarıdaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanacaktır.

Bu kapsamda hüküm altına alındığı üzere taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması hali de suç olarak kabul edilmiş ve eklentinin zilyedi için iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür.

İşbu suç manevi unsuru bakımından incelendiğinde ise suçun işlenmiş olması için genel kastın yeterli olmayacağı, fail borçlunun, mağdur alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla hareket etmesi gerekeceği kanun lafzından açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle iken söz konusu suçun özel kastla işlenebilen bir suç olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.

Madde metninden de görüldüğü üzere alacaklının alacağını tahsil edemediğini ispat etmesi yeterli olup, borçlu aleyhine aciz belgesi alması gerekli değildir.

Bu husus Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2015/3836 E. 2016/16099 K. 21.04.2016 Tarihli Kararı ile de doğrulanmıştır;

“…Alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudu eksiltmek suçlarında suçun oluşumu için aciz belgesi alınması zorunlu olmayıp, alacaklının alacağını tahsil edemediğini ispatlamasının yeterli olacağı, 2.3.2009 tarihinde haciz için borçlu sanığın gidilen evinde hacze kabil malı olmadığının tespit edilmekle alacağın tahsil edilemediğinin ispatlandığı gözetilerek, borçlu sanık hakkında başlatılan icra takibinde 12.8.2008 tarihinde sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilen ödeme emrine itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleşmesinden sonra, sanığın 15.10.2008 tarihinde ölen babasından kalan taşınmazlar üzerindeki hisselerini kardeşi olan diğer sanığa sattığı, fakat söz konusu tasarrufun iptaline karar verilmekle hükmün temyiz edilmemesi üzerine kesinleştiği dikkate alınarak, suç kastının tespiti için sanığın kardeşi olan diğer sanıktan ne kadar borç para aldığı, sanığın söz konusu taşınmazlar üzerindeki hisselerinin toplam değerinin ne kadar olduğu ve devrettiği hisselerinin değerinin borcunu karşılayıp karşılamadığı hususları araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi..”

Son olarak borçlunun madde metninde düzenlenmiş fiillerden cezalandırılabilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerekecek ve zarara uğrayan alacaklının şikayeti ile işbu suç soruşturulabilir ve kovuşturulabilir hale gelecektir. Ancak buradaki zarar kavramının geniş yorumlanması alacak hakkının korunmasına daha iyi hizmet edecek olup, bu suçun netice suçu yerine tehlike suçu olarak nitelendirilmesi yerinde olacaktır.

2.     Suçta Zaman Sınırlaması

Yukarıda anlatılanlara ek olarak alacaklısı zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksilten borçlunun bu suçun faili olabilmesi için kanunda birtakım zaman sınırlamaları öngörülmüş olmakla birlikte, bu sınırlamalar şu şekilde sıralanabilir;

·        İİK 331/1’de düzenlenen seçimlik harekelerin haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde gerçekleşmiş olması aranmaktadır.

·        İİK 331/2’de ise iflas takibinden veya doğrudan doğruya iflas hallerinde iflas talebinden önce gerçekleşmiş olması aranmaktadır.

·        İİK 331/3’te düzenlenen hareketlerin ise konkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinden önceki iki yıl içinde ya da konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra gerçekleşmiş olması aranmaktadır.

3.     Suçun Şikayet Süresi ve Cezası

İcra İflas Kanunu’nun 331.maddesinin 5.fıkrası; “Borçlu hakkında bu maddeye göre takibat yapılabilmesi alacaklının şikayetine bağlıdır.” Hükmünü havidir. Hükümden görüldüğü üzere suç, resen soruşturulabilir ve kovuşturulabilir bir suç olmayıp bu hususta alacaklının şikayette bulunması gerekecektir. Şikayet süresi ise aynı kanunun 347.maddesinde; ”Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.” şeklinde düzenlenmiş olup, mağdurun bu süreler içerisinde şikayette bulunması gerekmektedir.

Söz konusu suçun cezası ise; aynı Kanun 331/1’de “…, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” ve 331/5’te “Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması halinde, eklentinin zilyedi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” denilmek suretiyle düzenlenmiştir.

Buna ek olarak Kanunun 354.maddesi; “Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.” hükmünü havi olup, hükümden görüldüğü üzere şikayet hakkı olan kişi şikayetinden vazgeçerse ya da borcun ödendiği sabit olursa davanın diğer bütün neticeleri ile düşmesine karar verilecektir. Eğer infaz aşamasındaysa infaz derhal durdurulacaktır.

4.     Görevli ve Yetkili Mahkeme

İcra İflas Kanunu’nun 346/3; “Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.” hükmünü içermekle, alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksilten borçlu hakkında Mağdur alacaklının şikayeti üzerine yargılama faaliyeti İcra Mahkemeleri tarafından yürütülecektir. Aynı Kanunun 348.maddesi uyarınca yer bakımından yetkili mahkeme icra takibinin yapıldığı yer İcra Mahkemeleri olacaktır.

Sonuç

 

Hem sosyal hem ticari hayatta alacaklıların zamanında ve tam olarak alacaklarına kavuşması önem arz etmektedir. Ancak kimi zaman, icra veya iflas takibi söz konusu olduğunda borçlular tarafından alacaklıların alacağına kavuşamaması için sair yollara başvurulmaktadır. Bu yollardan bir tanesi de kasten mevcut eksiltmedir ki, Kanun Koyucu, alacaklıların haklarını korumak ve antisosyal olan bu davranışı engellemek için İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen ve bu yazıda ele alınan alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcut eksiltme suçunu öngörmüştür. Alacaklıların alacağına kavuşmasında önemli bir araç olarak nitelendirilebilecek bu suçun takibinde uzman avukatlardan destek alınması hak kaybı yaşanmaması adına önem arz etmektedir. 

en_USEnglish