Etkili Başvuru Hakkı İncelemesi

Bu yazıda esas olarak etkili başvuru hakkının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (Sözleşme) nasıl düzenlendiği ve neleri kapsamına aldığı Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bireysel başvuru kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili kararları çerçevesinde ele alınarak bu hakka ilişkin bir ihlal söz konusu olduğunda nasıl başvuruda bulunulabileceği inceleme konusu yapılacaktır. Etkili başvuru hakkının uygulanma çerçevesi ilgili yargı kararlarınca, aşağıda ele alınacağı üzere, çeşitli ölçütler ve yorumlar getirilerek çizilmiştir.

Öncelikle, Anayasa’da etkili başvuru hakkını düzenleyen 40’ıncı maddeye göre, “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir”. Sözleşme’nin aynı hususu düzenleyen 13’üncü maddesi ise “Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.” hükmünü içermektedir.

Yargı kararlarında ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Leander-İsveç davasında yaptığı ve etkili başvuru hakkının bir nevi en geniş çerçevesini çizen yorum yol göstericidir. AİHM bu kararında etkili başvuru hakkının değerlendirilmesi kapsamında aşağıda verilen ölçütlerin esas alınması gerektiğini belirtmiştir (26 Mart 1987, § 77, Seri A no. 116, s. 29-30). İlgili ölçütler şu şekilde özetlenebilir.

  1. Bireyler, uğradıkları hak ihlalleri sebebiyle ülkelerinde zararın telafisi için bir makama başvurabilmelidirler.
  2. 13’üncü maddede belirtilen makam bir yargı makamı olmak zorunda değildir, ancak bu makamın yetkileri ve sunduğu teminatlar başvurunun etkili olup olmadığı hususunda belirleyici mahiyettedir.
  3. Bir başvuru yolu, hak ihlalinin tazmini için yeterli özellikleri taşımasa bile ulusal mevzuatta yer alan başvuru yollarının toplamı bu doğrultuda yeterli olabilir.

Belirtilmelidir ki, yukarıda yorumunda başvurulması gereken ölçütlerin ortaya konulduğu etkili başvuru hakkının yalnız başına bir hak ihlali iddiasının konusu yapılması söz konusu değildir. Hem Anayasa hükmünün hem de Sözleşme hükmünün “.. hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes … etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.” şeklinde belirttiği üzere etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürebilmek için başka bir hak ve özgürlük ihlali kapsamında, “etkili” bir yola başvurulamamış olunması, böyle bir yolun bulunmaması veya sağlanan yolun “etkili” olmaması gerekmektedir. Bu hususta Anayasa Mahkemesi’nin şu kararı yol gösterici olmaktadır:

“… soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bir başka ifadeyle ayrımcılık yasağı ve etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için, ihlal iddiasının, kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrımcılığa maruz kaldığı ve hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda etkili başvuru hakkının kısıtlandığı sorularına cevap verebilmesi gerekmektedir.” (B. No: 2012/1049, 26/03/2013, § 33)

Etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının hangi şartla ileri sürülebileceği açıklandıktan sonra “etkili” kelimesi ile ifade edilmek istenilen husus açıklanmalıdır. Bu kapsamda, “etkili” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği ilgili yargı kararlarıyla ortaya konulmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşmiş içtihadında bir başvuru yolunun etkili oluşu şu ölçütlerle ortaya konulmuştur, “Başvuru yolunun bir hak ihlali iddiasını önleyebilme, devam etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş bir hak ihlalini karara bağlayabilme ve bunun için uygun bir tazminat sunabilmesi halinde ancak etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir.” (B. No: 2012/1128, 08/05/2014, § 34). Anayasa Mahkemesi’nin bu tutumundan anlaşıldığı ve başka bir kararda da belirtildiği üzere bir başvuru yolunun mevzuatta düzenlenmiş olması yeterli olmayıp bu başvuru yolunun etkili olması gerekmektedir.

“Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir.” (B. No: 2012/239, 02/07/2013, § 29)

Görüldüğü üzere, bir başvuru yolunun etkili olup olmadığı belirlenirken, mevzuatta düzenlenmiş olup olmaması, kapsamı, ne kadar etkili gözüktüğü önemli değildir. Son tahlilde, bir başvuru yolunun “etkili” olup olmadığının tespiti için bu yolun başvuran kişi merkezde olmak üzere somut olayın özellikleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu anlayış kendisini Anayasa Mahkemesi’nin şu bireysel başvuru kararında açıkça göstermektedir.

“Ayrıca, başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup, bu kurala riayetin denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda, yalnızca hukuk sisteminde bir takım başvuru yollarının varlığının değil, aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir” (B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42)

Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bireysel başvuru kararındaki bu tutum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki tutumuyla paralellik arz etmektedir (İlhan /Türkiye, B. No. 22277/93, 27/7/2000, § 59).

Son olarak, bir başvuru yolunun etkili olmadığı tespit edildiğinde ne olacağı hususu da önemlidir. Zira, bir başvuru yolunun etkisiz olduğu tespit edildiğinde hak ihlali iddiasında bulunan kimse bu başvuru yollarını tüketmeksizin, doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilecektir. Başvuru yollarının etkili olmaması sebebiyle yaşadığı hak ihlali devam eden kimse bu hususa dayanarak hak ihlali iddiasında bulunabilecektir. Ayrıca başvuru yollarının etkisizliğini ortaya koyarak Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan bireysel başvuruda bulunan kimse de Devlet’in gerek Anayasa’da gerek Sözleşme’de üstlendiği etkili başvuru yolları sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediği hususuna dayanarak hak ihlali iddiasında bulunabilecektir.

en_USEnglish