Türk Ticaret Kanunu kapsamında “tacir” olmaya bağlanan çok önemli sonuçlar bulunmaktadır. Tacirlik sıfatına ilişkin hükümlerin bilinmesi, ticari alanda faaliyet gösteren kimselerin ticari hayatta karşılaşacakları durumlarda nasıl hareket edeceklerini bilmeleri ve bir uyuşmazlık çıktığında hangi araçları nerede ve nasıl kullanacakları noktalarında büyük önem arz etmektedir. Zira, tacirliğe bağlanan sonuçlar Ticaret Siciline Kaydolma yükümlülüğünden, basiretli bir işinsanı gibi davranma yükümlülüğüne kadar birçok yükümlülük, külfet ve hakkı beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada öncelikle tacirlik sıfatı ele alınacak olup sonrasında tacir olmaya bağlanan hükümler ele alınacaktır.
Tacir Sıfatına Sahip Olma
- Gerçek Kişilerde
TTK m.12/1 uyarınca “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye” tacir denilmektedir. Bu madde doğrultusunda tacir sıfatına sahip olunabilmesi için öncelikli bir ticari işletme bulunmalı, sonrasında bu işletme kısmen de olsa belli bir kişi adına işletilmelidir. Bir işletmenin Ticari İşletme sayılması için bulunması gerekli özellikler bu yazıda ele alınmayacak olup bu hususa ilişkin açıklamalar dışlanarak yukarıda sayılan iki koşulun bulunması tacir sıfatının kazanılması bakımından yeterlidir.
- Tüzel Kişilerde
TTK m.16/1 hükmünde, ticaret şirketleri, amacı uğrunda ticari işletme işleten vakıflar ve dernekler ile kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine tabi olan veya ticari biçimde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşların tacir sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Tacir Olmaya Bağlanan Hüküm ve Sonuçlar
Kanun koyucu tarafından tacirlerin ticari hayattaki konumu ve dolayısı ile ülke ekonomisi üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak, tacirler için bazı haklar, külfetler ve yükümlülükler öngörülmüştür. Aşağıda tacir olmaya bağlanan hüküm ve sonuçlar tek tek ele alınacaktır.
- İflasa Tabi Olma
TTK m.18/1’de tacirlerin her türlü borçlarından dolayı iflasa tabi oldukları düzenlenmiştir. Bu hükümden yola çıkılarak bir tacirin yalnızca ticari işletmesiyle ilgili borçlarından değil, bütün borçlarından dolayı iflasa tabi olduğunu söylemek mümkün olacaktır. Hukukumuzda tacirler dışında, TTK gereğince tacir sayılanlar, tacirler hakkındaki hükümlere tabi tutulanlar ve özel hükümler gereği tacir olmadıkları halde iflasa tabi tutulanlar da iflas hükümleri kapsamındadır.
- Ticaret Siciline Kaydolma
TTK m.40/1 hükmüne göre tacirler, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde ticari işletmesini işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret sicil müdürlüğüne tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür.
- Odalara Kaydolma
5174 sayılı Kanun gereğince ticaret siciline kayıtlı gerçek ve tüzel kişi tacirler ve bunların şube ve işletmeleri bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorundadır.
- Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma
TTK m.18/1 uyarınca her tacirin kanun hükümlerine uygun olmak şartıyla bir ticaret unvanı seçmesi ve bunu kullanması zorunludur. Ticaret unvanı, tacirin işletmesiyle ilgili işlemlerinde kullanılmakla zorunludur ve tacir işletmesiyle ilgili senet ve diğer evrakı ticaret unvanı altında imza etmelidir. Ayrıca, ticaret unvanının da ticaret siciline tescil ve ilanı gerekmektedir.
- Ticari İş Karinesine Tabi Olma
TTK M.19/1 hükmüne göre tacirlerin borçlarının ticari olması esastır. Bu doğrultuda tüzel kişi tacirler için bu hüküm mutlak iken, gerçek kişi tacirleri için birtakım istisnalar söz konusudur.
- Ticari Örf ve Adete Tabi Olma
TTK m.2/3 hükmünün yorumundan yola çıkılarak ticari örf ve adetin tacirler tarafından mutlaka bilinmesi ve uygulanması esastır.
- Ticari Defter Tutma
TTK m.18/1’e göre tacirler ticari defter tutmak zorundadır. Ticari defter tutmaya ilişkin ayrıntılı hükümler TTK m.64 ve devamında düzenlenmektedir. Ticari defterler Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca sahipleri aleyhine delil teşkil edebileceği gibi sahiplerine lehine de delil teşkil edebilir.
- Basiretli Bir İş İnsanı Gibi Davranma
Bu yükümlülük TTK m.18/2’de düzenlenmekle birlikte her tacirin ticaret alanındaki faaliyetlerinde basiretli bir iş insanı gibi hareket etmesi gerektiğini öngörmektedir. Bu yükümlülük bir objektif özen yükümlülüğü olup her tacir bazında değil, belirli bir tacirin aynı ticaret alanında faaliyet gösteren tedbirli bir tacirden beklenen özenin gösterilmesi yükümlülüğünü yüklemektedir.
- Ücret ve Faiz İsteme
TTK m.20’de ticari işletmesiyle ilgili bir iş görmüş olan tacirin, işini gördüğü kimsenin tacir sıfatına sahip olup olmamasına bakılmaksızın uygun bir ücret isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda tacirin verdiği avanslar ve yaptığı masraflar karşılığında da ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanacağı öngörülmüştür.
- Ücret ve Cezanın İndirilmesini İstememe
Basiretli bir iş insanı gibi davranma yükümlülüğü ile bağlantılı olarak tacir sıfatına sahip borçlunun ücretin veya cezai şartın aşırı olduğu iddiası ile bunların indirilmesini mahkemeden talep etme hakkı bulunmamaktadır.
- Fatura Verme
TTK m.21/1 hükmüne göre, ticari işletmesi ile ilgili bir mal veya hizmet satan tacirin talep üzerine fatura düzenlemesi gerektiği düzenlenmiştir. Fatura Vergi Usul Kanunu’nda ayrıca düzenlenmekle birlikte, bu kanunda yer alan hükümlerin ayrıca ele alınması gerekmektedir.
- Fatura ve Teyit Mektubuna Sekiz Gün İçinde İtiraz Etme
TTK m.21/2’ye göre gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmediği takdirde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Ancak, bu hükmün uygulanabilmesi için, gönderilen belgenin fatura sayılması ve bunu gönderen ve alan kişilerin ikisinin de tacir olması gerekmektedir.
- İhbar ve İhtarları Belli Şekilde Yapma
TTK m.18/3 hükmüne göre tacirler arasında sözleşmeyi fesih ya da sözleşmeden dönmeye veya diğer tarafı temerrüde düşürmeye ilişkin ihbar ve ihtarlar noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılmak kaydı ile elektronik postayla yapılmak zorundadır.
- Hapis Hakkının Kullanılmasında Kolaylık
Türk Medeni Kanunu’nun m.950/1 ve 953 hükümleri uyarınca hapis hakkı kanunda yer alan koşulların bulunması halinde alacaklıya kendi zilyetliği altında bulunan borçluya ait taşınırlar ile kıymetli evrakı iade etmeyerek, alacağının teminatı olarak tutma ve gerekirse paraya çevirme hakkı veren bir ayni haktır.
Hapis Hakkının kullanılabilmesi için: 1) Alacaklı, borçluya ait taşınıra veya kıymetli evraka onun rızası ile zilyet olmalıdır, 2) Alacak muaccel olmalıdır, 3) Alacaklının zilyetliğinde bulunan taşınır veya kıymetli evrak ile muaccel alacak arasında bir bağlantı bulunmalıdır. TTK tarafından sağlanan kolaylık, tacirler arasındaki ilişkide, alacaklının zilyetliğinde bulunan taşınır veya kıymetli evrak ile muaccel alacak arasında bağlantı bulunduğu varsayılmaktadır. Bu husus da hapis hakkının kullanılmasını kolaylaştırmaktadır.
- Satış ve Mal Değişimlerinde Özel Hükümlere Tabi Olma
TTK m.23 ve m.1530 kapsamında bazı özel hükümler öngörülmüştür. Bu düzenlemelerin ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir.
TTK m.23 Açısından:
Bu hükümde, sözleşmenin niteliğine, amacına ve malın cinsine göre kısım kısım yerine getirilmesi lazım gelen bir satış sözleşmesi olduğu sabit olan hallerde veya bu koşulların bulunmadığı hallerde yapılan kısmı teslimi ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kabul eden alıcının sözleşmenin yerine getirilmemesine ilişkin sahip olduğu hakları ancak teslim edilmeyen kısım için ileri sürebileceği düzenlenmiştir. Ancak sözleşme konusunun bir bütüne ilişkin olduğu hallerde kalan kısmın teslim edilmemesi sözleşmenin amacını ortadan kaldıracak nitelikteyse alıcının sözleşmeyi tümüyle feshedebileceği düzenlenmiştir.
Bu madde altında düzenlenen diğer bir husus ise alacaklı temerrüdüne ilişkindir. Şöyle ki, Türk Borçlar Kanunu’na göre alacaklı temerrüde düştüğü takdirde satıcı hasar ve masraf alıcıya ait olmak üzere malı tevdi edebilir. Ancak mal tevdiye uygun değilse, hakim izniyle mal satılabilir. TTK düzenlemesinde ise alıcı temerrüde düştüğü takdirde satıcı yukarıdaki koşulların bulunmasına gerek kalmaksızın malın satılmasını doğrudan doğruya hakimden isteyebilir.
Bu maddenin kapsamına aldığı diğer bir husus ise ayıplı ifaya ilişkindir. Türk Borçlar Kanunu’na göre malın durumu alıcı tarafından imkan bulunur bulunmaz incelenmeli ve bir ayıp söz konusu ise bu makul bir süre içinde satıcıya bildirilmelidir. TTK düzenlemesinde ise, malın ayıplı olduğu teslim sırasında belli ise bu süre iki gün, teslim sırasında anlamak mümkün değilse sekiz gün olarak öngörülmüştür. Ancak olağan inceleme ile anlaşılması mümkün olmayan ayıplarda, ayıp anlaşıldığında hemen satıcıya bildirimde bulunulmalıdır. Buradaki zamanaşımı süresi iki yıl olup satıcının ağır kusuru söz konusu ise, iki yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacaktır.
TTK 1530 Açısından:
Bu hükme göre, borcunu sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde yerine getirmeyen borçlunun ihtara gerek olmadan temerrüde düşeceği ve şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanılacağı düzenlenmiştir. Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse, borçlunun fatura veya eşdeğer ödeme talebini aldığı tarihi takip eden otuz günün sonunda borçlunun temerrüde düşeceği ve alacaklının faize hak kazanacağı hükme bağlanmıştır. Temerrüt faizi ise sözleşmede gösterilmemişse Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenen faiz oranı uygulanır; ancak 3095 sayılı Kanun uyarınca bu oranın ticari işlerde uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olması gerekir.
Sonuç
Tacirlerin bir ülkenin ekonomik durumuna ilişkin konumları büyük önem arz ettiğinden kanun koyucu tacir olmaya ilişkin birçok hak, külfet ve yükümlülük öngörmüş durumdadır. Tacirlerin ise, bu hak, külfet ve yükümlülükleri bilmeleri ticari hayatta son derece önemli olup bu hükümlere vakıf olmayan tacirlerin birçok noktada sorun yaşayacağı ortadadır. Bu hükümlerin bilinmesi ve doğru uygulanması ise, ticari bir uyuşmazlık çıktığında hayati bir avantaj sağlayacaktır.