İcra Takibinde Borçlunun Taahhüdü

Giriş

Bilindiği üzere icra takibinde borçlunun taahhüdü İcra İflas Kanunu’nun Taksitle Ödeme başlıklı 111.maddesinde “Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahhüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur. Şu kadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda kesinleşmiş icra takibine ilişkin borçlunun hacizden önce ve hacizden sonra ödeme taahhüdünde bulunması ayrı şartlara tabi tutulmuş olup, tüm bu hususlar aşağıda detaylı şekilde ele alınmıştır.

Hacizden Önce Borcun Taksitle Ödenmesi

Hacizden önce borcun taksitle ödenmesi Kanunda açıkça düzenlenmiş olmamakla birlikte, bu husus İcra İflas Kanunu’nun 78. ve 340. Maddeleri lafzından çıkarılmaktadır. Bu vesileyle söz konusu taksit sözleşmesi İİK madde 111 bağlamında hazırlanmış olmayacağından bu maddedeki şartlara uyulması gerekmeyecektir.

Öncelikle bir taksit sözleşmesinin varlığından bahsedilebilmesi için para alacağına ilişkin kesinleşmiş bir icra takibi bulunmalıdır. Sözleşme; icra memuru huzurunda hazırlanmış olmalı ve taksit miktarları, taksit sayısı, ödeme tarihleri, faiz miktarı gibi ödeme taahhüdüne ilişkin somut bilgileri ihtiva etmelidir. Ödeme taahhüdüne ilişkin tüm bu noktaların somutlaştırılmamış olması halinde ise borçlunun taahhütlerini ihlal etmesi durumunda alacaklı şikayette bulunsa dahi bir sonuç elde edemeyecektir.

Buna ek olarak hacizden önce taksitle ödeme sözleşmesi yapılabilmesi için alacaklı ve borçlunun anlaşmış olması bir ön şart mahiyetinde olup, diğer bir deyişle borçlunun alacaklının rızası olmaksızın ödeme taahhüdünde bulunabilmesi mümkün değildir. Taraflar taksitle ödeme sözleşmesinin içeriğini diledikleri gibi düzenleme yetkisine sahiptir. Anlaşmaya uygun şekilde taksitler ödendiği sürece icra takibine devam edilemez, haciz isteme süreleri işlemez ve haciz istenemez. Ancak sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı geçmesi halinde aştığı tarihlerden itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Ayrıca alacaklı, borçlunun bu taksit sözleşmesi hükümlerine uymaması halinde İİK madde 340 uyarınca cezalandırılmasını talep edebilecektir.

Hacizden Sonra Taksitle Ödeme

Hacizden sonra taksitle ödeme sözleşmesine ilişkin olarak İcra İflas Kanunu’nun 111. Maddesi uyarınca borçlunun taksitle ödeme taahhüdünde bulunabilmesi için alacaklının onayı gerekli değildir. Borçlunun yeteri kadar mal varlığı haczedilmiş olmalı ve borçlu alacaklının satış talebinden önce borcun taksitle ödenmesini taahhüt etmiş olmalıdır. Sözleşme kapsamında her taksit miktarı borcun dörtte birinden aşağı olmamalı ve ilk taksit peşin ödenmelidir. Kalan taksitlerin ise aydan aya ödenmek koşulu ile en fazla üç ay içinde bitirilmesi gereklidir. Bu kapsamda her ne kadar hacizden sonra taksitle ödeme için alacaklının onayının gerekmediği belirtilmişse de borçlunun taahhüdü İcra İflas Kanunu’nun 111. Maddesinin dışına çıkıyorsa bu durumda alacaklının onayı gerekli olacaktır. Ayrıca hacizden sonra gerçekleştirilecek taksitlendirme anlaşması sadece mallarının satışını engellemekte olup, mallar üzerindeki hacizlerin kalkmasını sağlamamaktadır.

İcra Taahhüdünü İhlal Suçu

Bilindiği üzere icra taahhüdünü ihlal suçuna ilişkin olarak İcra İflas Kanunu’nun 344. Maddesi, “111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.” hükmünü havidir.

Bu kapsamda yukarıda ifade ettiğimiz üzere borçlu, aleyhine başlatılmış icra takibine ilişkin olarak takibin belirli aşamalarında, belirli şartlara tabi şekilde ödeme taahhüdünde bulunabilmektedir. Ancak kimi zaman borçlu taahhüdüne uymamakta ve bu husus taahhüdü ihlal suçuna vücut vermektedir.

Şöyle ki taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için alacaklı ve borçlu arasında yazılı, şarta ve koşula bağlı olmayan bir taksit sözleşmesi bulunmalıdır. Bu sözleşmenin icra takibi bağlamında haciz uygulanmadan önce veya haciz uygulandıktan sonra imzalanmış olmasının önemi olmayıp, borçlunun sözleşmede yer alan somut ödeme koşullarına haklı bir neden olmaksızın uygun davranmaması yeterlidir. Bu bağlamda açıktır ki borçlunun haklı bir sebep nedeniyle ödeme taahhüdüne uygun davranmaması halinde icra taahhüdünü ihlal suçunun varlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Buna ek olarak yukarıda ifade ettiğimiz üzere alacaklının, borçlunun taahhüdünü ihlal ettiğine ilişkin İİK madde 344’e dayanabilmesi için borçlu tarafından verilmiş geçerli somut bir taahhüt bulunmalıdır. Diğer bir deyişle taksit sözleşmesinde taksit miktarları, taksit sayısı, ödeme tarihleri, faiz miktarı, vekalet ücreti, icra harç ve giderleri belirlenmeli ve böylece borçlunun taahhüdüne esas olan miktar net olmalıdır. Bu husus Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı ile de sabit olup, söz konusu karara aşağıda yer verilmiştir.

Ceza Genel Kurulu Esas No: 2001/8-19 Karar No: 2001/26 Karar Tarihi: 20.02.2001

“…Taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için ödenecek toplam miktarın rakamsal olarak belirlenmesi, tarafların belirlenen bu miktar üzerinde icap ve kabulde bulunması zorunludur. Ceza sorumluluğunun doğabilmesi için taahhüt esnasında ödenecek miktarın hiçbir kuşkuya yer vermeksizin belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu miktar belirlenmediğinde hangi miktar için taahhütte bulunulduğu, kabulünde hangi miktar nazara alınarak yapıldığı saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır…”

Suça ilişkin hükmün lafzından anlaşılacağı üzere taahhüdü ihlal suçu; şikayete bağlı bir suç olup, borçlunun cezasının ertelenmesi veya seçenekli yaptırımlara çevrilmesi mümkün değildir.  Alacaklının şikayet süresine ilişkin olarak ise İİK madde 347, “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.” hükmünü havi olup, alacaklının taahhüdün ihlal edilmesini öğrenmesinden itibaren üç ay herhalde bir yıl içinde dava açması gereklidir. Buna ek olarak İİK’nin 354. Maddesi, “Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer” hükmünü havi olup, hükümden görüldüğü üzere söz konusu suç takip hukuktan kaynaklı şikayete tabi bir suç olduğundan borçlunun borcunu ödemesi veya alacaklının feragat etmesi halinde borçlu hakkındaki cezalar ve davalar düşecektir.

Son olarak taahhüdü ihlal suçuna ilişkin davalarda görevli mahkeme İcra Ceza Mahkemeleri olup, yetkili mahkeme ise takibin yapıldığı yer İcra Ceza Mahkemeleridir.

Sonuç

Netice itibariyle bir icra takibi bağlamında borçlunun ödeme taahhüdünde bulunmak istemesi halinde gerek borçlunun gerek alacaklının haklarının korunması kapsamında taksit sözleşmelerinin hazırlanması büyük önem arz etmektedir. Şöyle ki taksit sözleşmesinin tüm kalemleri ihtiva etmemesi halinde sözleşme geçerli bir taahhüt sayılmayacaktır. Bu yüzden alacaklı borçlu aleyhine taahhüdü ihlal suçundan şikayette bulunsa dahi bir sonuç elde edemeyecektir. Bu bağlamda uygulamada her ne kadar borçlu taahhüdü basit bir hukuki işlem olarak görülse de birtakım uyuşmazlıklara sebep olabildiğinden işbu sözleşmelerin imzalanması noktasında alanında uzman avukatlardan yardım alınması yerinde olacaktır.

tr_TRTurkish